20 Nisan 2016 Çarşamba

Psikolojik Hastalıkların İsimleri












Anoreksiya Nervoza

Anoreksiya Nervoza bireyin beden imgesinin (kendi bedenini algılamasının) bozulması ve sonuçta kendisini kilolu algılaması, beslenmeyi reddetmesi, bu nedenlerle de aşırı kilo kaybına uğraması olarak tanımlanabilir. Kişi bu kilo vermeye kendi isteği ile başlar ve sürdürür. Anoreksiya'nın sözlük anlamı iştah kaybıdır. Nervoza ise sözlük anlamı olarak emosyonel (duygusal) nedenlere işaret etmektedir. Aslında hastalığın ismi kendisi ile zıtlık taşımaktadır çünkü pek çok anoreksiya hastası yemeye karşı ilgisini ve iştahını kaybetmez. Tam tersi, kendileri yememelerine rağmen iştahları açıktır ve sürekli olarak yemekle ilgilenirler: yemek tarifleri okuma, ailelerine özenle yemek hazırlama gibi. Ancak hastanın yemek yemeyi ısrarla reddetmesi sonucu gelişen kilo kaybı yaşamını tehdit edecek düzeye ulaşabilir. Ruhsal bozukluklar içinde ölümle sonuçlanabilecek nadir bozukluklardan birisidir.

Asperger Bozukluğu

Toplumsal etkileşimde kaba ve devamlı bir bozulma ile biliş ve dil gelişiminin normal olmasına rağmen davranış, ilgi ve etkinlik yapısının kısıtlı, tekrarlamalı ve sterotipik olmasıyla tanımlanan bir gelişim bozukluğudur. Belirgin semptomları arasında naif ve uygunsuz sosyal yaklaşımlar, dar ve kısıtlı ilgi alanları, motor koordinasyonunda zayıflama, uzun, tekrarlarla dolu bir konuşma ve sağduyudan yoksunluk sayılabilir.

Ayrılma Kaygısı Bozukluğu

18 yaşından önce başlayan ve evden veya bağlı olduğu kişilerden ayrılmayla ilgili yersiz kaygılardan oluşan bir kaygı bozukluğudur. Rahatsızlığın semptomları arasında sevilen kişilerin başına bir şey gelmesi veya bu kişileri kaybetme korkuları, kaybolma, kaçırılma korkuları, evde söz konusu kişilerle kalabilmek için okula gitmeyi, evde tek başına kalmayı, yalnız uyumayı reddetme, ana teması ayrılma olan kabuslar görme, huysuzluk, ağlama, yalvarma, depresyon, apati, ayrılmanın gündeme geldiği dönemlerde fiziksel şikayetler, vb. sayılabilir.

Beden Dismorfik Bozukluğu

Beden dismorfik bozukluğu, hayali bedensel bir kusur ile (örneğin biçimsiz bir burun) uğraşma veya çok ufak kusurların çarpıtılıp abartılmasıdır. Bu tür hastalar psikiyatristlerden çok dermatologlara, dâhiliyecilere veya plastik cerrahlarına giderler. Veriler başlangıcın en sık 15-20 yaşlar arasında olduğunu ve kadınların erkeklerden daha fazla etkilendiklerini gösterir. Etkilenmiş kişiler genellikle bekârdır. Beden dismorfik bozukluğundaki ayırt edici özellik kişinin önemli emosyonel sıkıntı yaşaması ve rahatsızlığının sonucunda işlevselliğin bozulmasıdır. Beden dismorfik bozukluğu olan hastaların ileri sürülen kusura yönelik cerrahi, dermatolojik, diş ve diğer medikal tedavi uygulamaları daima başarısızlıkla sonuçlanır.

Bipolar Bozukluk

(Çift Kutuplu Rahatsızlık/Manik Depresif Bozukluk) Aynı insanda birbirine karşıt iki aşırı ruh halinin dönüşümlü olarak ortaya çıkmasıyla tanımlanan ağır bir duygusal rahatsızlıktır.

Bulimia Nervoza

Önce kontrolsüz bir şekilde ve aşırı miktarda yeme, daha sonra da ya boğazına parmak sokmak, ya da çeşitli ilaçlar kullanmak suretiyle kusarak yediklerini çıkarma, aşırı egzersiz, aşırı diyet, vb. yöntemlerle yediklerini vücudundan dışarı atma veya yakma çabalarıyla tanımlanan kronik bir yeme bozukluğudur.

Cinsel Sadizm & Mazoşizm

Karşısındaki kişiye acı vermek veya eziyet etmekten seksüel bir haz duymanın adıdır. Bu adın kaynağı, Fransız filozof ve sadistik öykü yazarı Marquis de Sade'den gelmektedir. Sadizm'in karşıtı olan olgu ise mazoşizm olup kendisine acı verilmesinden, eziyet edilmesinden seksüel bir zevk alma duygusudur. Genellikle, dövülme, aşağılanma, bağlanma, işkence edilme, vb. seksüel fanteziler içerir.

Çocukluğun Dezintegratif (Tümleşik Olmayan) Bozukluğu

Heller sendromu ve disintegratif psikoz olarak da adlandırılmaktadır. Üç dört yaş civarı normal bir gelişimi takiben entellektüel, sosyal ve sözel iletişim fonksiyonlarında aylar içinde belirgin kayıp ile tanımlanmıştır. Görülme sıklığı yüzbin erkek çocukta birdir ve her 4 erkek çocuğa karşı 1 kız çocuğu hastadır.

Depersonalizasyon

Depersonalizasyon bozukluğunu kişinin kendi gerçeklik duygusunun geçici olarak yitirilmesiyle ilgili kendilik algısında ısrarlı ve yineleyici değişim olarak tanımlar. Depersonalizasyon bozukluğu olan hastalar, kendilerini mekanik, rüyada veya bedenlerinden ayrı olarak hissedebilirler. Ataklar egodistoniktir ve hastalar semptomların gerçek dışı olduğunu anlarlar.

Dikkat Eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu

Sinirsel uyarımların işlenmesinde yaşanan zorluklardan dolayı davranışları kontrol edememe ile, dikkatsizlik ve dürtüsellik alanlarındaki semptomlarla tanımlanan ve tipik davranış yapılarını belli zaman aralıklarında sergileyen çocuklara olduğu kadar erişkinlere de konan bir teşhistir. En yaygın özellikler arasında şunlar sayılabilir: Dikkatin kolayca dağılması (dikkati belli bir konu üzerinde toplayamama); dürtüselik (dürtü denetiminin zayıflaması ve doyumu geciktirememe); ve hiperaktivite (aşırı hareketlilik ve huzursuzluk). Teşhis kriterlerinin oluşması açısından, bu davranışların aşırı, uzun vadeli ve yaygın olması gerekir. Davranışlar, 7 yaşından önce başlamış ve en az 6 ay sürmüş olmalıdır. Davranışlar, okul, ev, iş veya sosyal ortamlar gibi kişinin yaşamındaki en az iki alanda gerçek bir handikap oluşturmalıdır. Bu teşhis kriterleri, DE/HB'yi, çocuklardaki 'normal' dikkat dağılması ve dürtüsel davranıştan, ya da kent toplumlarında yaygın olan hızlı ve aşırı stresli yaşam biçiminin etkilerinden ayırır.

Disparoni

Disparoni hem erkekte, hem de kadında cinsel ilişkiden önce ilişki sırasında veya sonrasında görülen yineleyici veya sürekli genital ağrıdır. Kadınlarda erkeklerden daha çok görülen disparoni vajinismus ile ilişkilidir ve sıklıkla birlikte görülürler.

Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu

Kişinin içinde birbirinden farklı kişilikler hissedip, bu kişiliklere uyan davranışlarda bulunması, bu kişiliklerin etkisi altında olduğu anlarda yaptıklarından habersiz olma halidir. Bu kişilikler bireyin kendi cinsiyetinden, yaş grubundan, sosyoekonomik ve kültürel durumundan farklı olabilir. Bu kişiliklere ait kafasının içinden gelen ve kendisini yönlendiren sesler duyabilir. Farklı kişilikler var olan "evsahibi" kişiliğe zarar verici davranışlar gösterebilir (eş ya da karşı cinsle uygunsuz ilişkiler, suça yönelik davranışlar gibi).

Duygudurum Bozuklukları

Fiziksel veya zihinsel başka bir rahatsızlıktan kaynaklanmayan,abartılı duygusal tepkilerle ve kişinin çevresindeki değişikliklerle ilgisi olmayan, yoğun coşkudan derin depresyona dek değişen ruh hali salınımlarıyla tanımlanan rahatsızlıklardır.

Fetişizm

Fetişizimde cinsel odaklanma insan vücudu ile yakinen ilişkili nesneler (ayakkabı, eldiven, külotlu çorap, terlik) üzerindedir. Genellikle fetiş, çocukluk çağlarında kurulmuş olmasına rağmen bozukluk ergenlikte başlar. Bir defa kurulduktan sonra, bozukluk kronik olma eğilimini göstermektedir.

Fonolojik Bozukluk

Konuşma seslerinin yanlış çıkartılması ve dilde farklı bir anlam yaratan seslerin oluşturulmasında zorluğu içerir. Kişi, yaşına ve lehçesine uygun, gelişimsel olarak çıkartması beklenen sesleri çıkartamaz. Bu durum, okul ya da mesleki başarısını, toplumsal iletişimini bozmaktadır. Bozukluğun şiddeti, konuşmada küçük ve önemsiz aksaklıklardan tamamen anlaşılmayan bir konuşmaya kadar değişebilir. Söylenmesinde yanlışlıkların en sık yapıldığı sesler yaşla düzelmesi beklenen seslerdir (l,r,s,z,ş,ç). Aynı zamanda, heceler ve sözcükler içindeki seslerin sıralanma ve seçilme hatalarını (örn: sor yerine ros gibi ) da içerir. İşitme bozukluğu, konuşma organlarındaki bozukluklar (ör. yarık damak), nörolojik durumlar, zeka engeli ya da psikolojik sorunlar, fonolojik bozukluğa eşlik edebilir.


Hipokondri

Hipokondri, bilinen tıbbi bir nedeni bulunamayan ciddi bir hastalığı olduğuna dair korku ve aşırı uğraşma ile giden, hastanın gerçek dışı fiziksel semptomlarının veya hislerinin yanlış çarpıtmasından kaynaklanır. Hipokondriak hastalar, henüz saptanamamış ciddi bir hastalıkları olduğunu inanırlar ve tersine ikna edilemezler. Hipokondrinin gidişi genellikle dönemseldir, dönemler aylar yıllar sonra sonlanır ve uzun eşit süreli sessiz dönemleri olur. Hipokondriak çocukların çoğu geç ergenlik veya erken erişkinlikte düzelirler.

Kaygı Bozuklukları

Belirlenebilir bir olayla, nesneyle, vb. orantılı olmayan tedirginlik, kaygı, korku vb. gibi olumsuz duygularla tanımlanan ve kişinin sosyal ve iş hayatında bozulmalara yol açan bir ruhsal rahatsızlık kategorisidir.

Kişilik Bozuklukları

Uzun dönemli, şiddetli ve dirençli düşünce ve davranış kalıplarıyla karakterize olmuş zihinsel bozukluklar sınıfıdır. Kişilik bozukluklarının tanımlanması ve kategorize edilmesi zordur. Kökeni kalıtsal veya çevresel olabileceği gibi, hem kalıtsal hem de çevresel olabilir. Kişisel bozuklukların tanımında kişinin içinde bulunduğu kültürel ve sosyal ortam çok önemlidir. Bir durumun kişilik bozukluğu olarak teşhis edilmesi için kişisel ve/veya sosyal yaşamında önemli oranda sıkıntı ve bozukluğa yol açacak bir davranış düzeni bulunmalıdır. Pasif-Agresif Kişilik Bozuklukları / Antisosyal Kişilik Bozukluğu / Histriyonik Kişilik Bozukluğu / Paranoid Kişilik Bozukluğu / Şizoid Kişilik Bozukluğu / Şizotipal Kişilik Bozukluğu / Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu / Narsistik Kişilik Bozukluğu / Çekingen Kişilik Bozukluğu / Bağımlı Kişilik Bozukluğu / Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu ...gibi farklı alt başlıkları vardır.

Konversiyon Bozukluğu

Konversiyon bozukluğunu bilinen bir nörolojik veya tıbbi hastalıklarla açıklanamayan bir veya daha fazla nörolojik semptomun (örn. paralizi, körlük, parasteziler) bir arada olması ile karakterize bir bozukluk olarak tanımlanır. Ek olarak, tanı için semptomların başlangıcı veya alevlenmesi psikolojik etkenlerle ilişkili olmalıdır. Felçler, körlük ve mutizm en sık görülen konversiyon bozukluğun semptomlarıdır. Konversiyon bozukluğunda özellikle uzuvlara ait anestezi ve paresteziler sık görülür. Semptomları olan hastalar nadiren düşer ve genellikle yaralanmazlar.

Majör Depresif Bozukluk

Depresyon, çökkün duygu durumudur. Çökkün duygu durumu ve kişinin daha önce ilgilendiği etkinliklerden ilgisini çekmesi, artık zevk alamaması, depresyonun önemli belirtileridir. Depresyondaki bir kişi ümidini kaybetmiştir; kendisini ve içinde bulunduğu çevreyi bomboş, anlamsız, zevksiz, değersiz hissedebilmektedir. Bu durum ruhsal bir acı gibi tanımlanabilir. Kişiler artık ağlayamadıklarından yakınmaktadırlar. Enerji kaybı, okul ve işte başarısızlıklar, sorumlulukları yerine getirememe, yeni işlere girişmekte isteksizlik, uykusuzluk, sabah erkenden uyanma, gece uykunun bölünmesi ve sorunları akıldan çıkartamama, cinsel alışkanlıklarda değişiklikler ve iştah değişiklikleri sıklıkla görülür. Bazen kişiler yaşamı ve kendilerini değersiz hissedebilirler, ölümü, kendilerine zarar vermeyi düşünebilirler. Bu da depresyonun ve çökkün duygu durumunun bir belirtisidir.Depresyon tedavi edilebilen bir durumdur. Tedavi sonrasında kişiler bu duygu ve düşüncelerinde düzelmeyi yaşamaktadırlar.

Mani

Mani, kişinin kendisini olağanüstü iyi hissettiği bir hastalık tablosudur. Maniye girmiş kişi (yani 'manik' hasta) son derece neşelidir. Güler, şarkılar söyler, herkesle sohbet eder. Hatta genellikle etrafına neşe saçar. Manik hastanın uyku ihtiyacı azalır. Mesela günde üç saat uyur, ama son derece zinde, dinç olarak uyanır. Manide iştah artar. Kişi genellikle hayatında hiç olmadığı kadar yemek yer. Manide insan son derece enerjiktir. Yerinde duramaz, sürekli gezer, koşuşturur, bir an durup dinlenme gereği duymaz. Manik hasta kendisini oldukça güçlü, zeki, önemli, güzel hisseder. Her şeyi başarabileceğine inanır.

Obsesif-Kompülsif Bozukluk

Bunaltı yaratacak ve kişinin normal işleyiş yetisini, çalışma düzenini, sosyal etkinliklerini veya ilişkilerini bozacak şiddette tekrarlanan saplantılar (irade dışı gelen, bireyi tedirgin eden, bilinçli çaba ile kovulamayan, inatçı biçimde yinelenen düşüncelerdir) ve zorlantılarla (çoğu kez saplantılı düşünceleri kovmak için yapılan, irade dışı yinelenen hareketlerdir) tanımlanır.

Otistik Bozukluk

(Kelime anlamıyla kendine dönük) Kişinin düşüncelerinin, duygularının ve arzularının dünyayı kendi algılayış biçimine göre belirlenmesidir. İç gerçekliği dış gerçeklikle bağdaşmaz ve kişi şeyleri başkalarının da paylaştığı gerçeklik temelinde değil, kendi arzularının, fantazilerinin, hayallerinin ve ümitlerinin ışığı altında değerlendirir. Bu tanımıyla patolojik (hastalıklı) bir anlam taşır. Bu anlamıyla otizm, tipik olarak yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan ve sosyal anlamda çevreye tepkisizlikle, sözlü veya başka türlü iletişim güçlükleriyle, içe kapanmayla, gerçeklikten uzaklaşmayla, aşırı nesne bağımlılığıyla, monoton, tekrarlamalı, sterotipik hareketlerle tanımlanan gelişimsel, nörolojik bir rahatsızlıktır.

Panik Atak

Panik atak ansızın ve beklenmedik bir şekilde beliren, yoğun kaygı, bunaltı, sıkıntı ve gerilim içeren bir durumdur. Bu yoğun duygu durumunu deneyimleyen kişi çoğunlukla hayatta kalmayacağı, kalp krizi geçirdiği veya nefes alamadığına inanır. Panik ataklar çoğunlukla 30 dakika sürerken bazıları 15 saniye bile olabilir. Yapılan çalışmalar panik atak geçirme riski ile kalıtımsal bazı etkenler arasında bağlantı olduğunu açığa çıkarmıştır. Ek olarak, alkol, madde veya ilaç kullanımı ve travmatik olaylar panik atak için olası sebepler arasındadır.

Parafili

Parafililer genellikle tekrarlanan ve kişiye üzüntü veren özel cinsel fanteziler, yoğun cinsel dürtüler ve uygulamalar ile karakterize cinsel bozukluklardır.

Paranoya

Son derece sistemli, inatçı, kalıcı kuruntular, kuruntulu kıskançlık, kuşkuculuk, güvensizlik, kavgacılık, vb. özelliklerle tanımlanan ve net, tutarlı düşünme eşliğinde gelişen psikotik bir rahatsızlıktır. Kuruntular sinsi bir tarzda gelişir ve zamanla ussal ve tutarlı bir inanç sistemine dönüşür.

Pedofili

Pedofili için en azından 6 aylık bir süre içerisinde 13 yaşında veya daha küçük çocuklara karşı tekrarlayıcı şiddetli cinsel istekler veya uyarılmalar olması gerekir. Pedofilili kişi en azından 16 yaşındadır ve en az kurbandan 5 yaş daha büyüktür. Çocuklarda sarkıntılıkların büyük bölümünü cinsel organların okşanması veya oral seks içermektedir. Pedofili vakalarının çoğunda kişilerin alkollü olduğu saptanmıştır.

Rett Bozukluğu

Doğumdan itibaren yaşamın ilk 6-7 aylık döneminde normal bir gelişim gösteren, ancak 1.5-2 yıl içinde ağır bunama, otizm, elleri amaçlı olarak kullanma yetisinin kaybedilmesi, kafanın gelişmemesi, epilepsi, konuşma bozukluğu, spastik kısmi felç gibi semptomlarla kendini hissettiren X-bağlantılı baskın kalıtsal bir gelişim bozukluğudur. Bu bozukluk sadece kız çocuklarda gözlenir, çünkü hastalık erkek çocuklarda öldürücüdür.

Şizofreni

Şizofreni, insanın düşünce, duygu ve davranışlarında, kendisinin ve çevresindekilerin yaşantısını önemli ölçüde etkileyen birtakım değişikliklere sebep olan bir rahatsızlıktır.Şizofreni, basitleştirerek söylersek insanın düşünce, duygu ve davranışlarında, kendisinin ve çevresindekilerin yaşantısını önemli ölçüde etkileyen birtakım değişikliklere sebep olan bir rahatsızlıktır. Bu değişiklikler geçici ya da kalıcı olabilir. Kişiliğin parçalanması, dış dünyayla olan bağların kopması, gerçeklik duygusunun kaybolması ve içeyönelik (otistik) düşünce yapısının yerleşmesiyle kendini belli eden bir psikoz durumu olarak da tanımlanabilir.

Somatoform Bozukluklar

Somatoform bozukluklar uygun bir değerlendirme ile açıklanamayan fiziksel semptomları (örneğin; ağrı, bunaltı, gibi) içeren bozukluklar grubudur. Bu bozukluk kroniktir (semptomları yıllardan beri vardır ve 30 yaşından önce başlamıştır) ve önemli derecede psikolojik sıkıntılar, sosyal ve mesleki işlevselliğin bozulması ve aşırı tıbbi yardım arama davranışı eşlik eder.

Travma

Duygusal, fiziksel ya da zihinsel olarak maruz kalınan, ciddi boyuttaki sarsıntı-stress'dir. Diğer bir değişle, kişiye zarar veren darbedir. Tutarsız ve sağlıksız davranışlara ve de sarsılmış bir psikolojik duruma sebep olabilir. Travma tek bir olaydan kaynaklanabileceği gibi, tekrar eden durumlar sonucunda da oluşabilir. Bir deneyimi travmatik yapan ana özellik, deneyimi yaşayan kişinin baş edebilme becerilerinin ötesine geçmesi ve bu nedenle kişinin değer yargılarını ve hayata bakış açısını sarsmasıdır.

Uyku Bozukukları

Uyku bozukluklarını başlıca 4 semptom belirler; İnsomnia, hipersomnia, parasomnia ve uyku-uyanıklık düzeni bozukluğu. İnsomnia; uykuyu başlatmak veya sürdürmekte güçlük olması durumudur. İnsomnia geçici veya sürekli olabilir. Hipersomnia; aşırı uyku uyuma ve aşırı gündüz uykululuğu (somnolans) ile kendini gösterir. Somnolans terimi uykulu olma yakınması, uyanık olunan dönemlerde uykuya dalma eğilimi, uyku ataklarının oluşması ve uyanıklığı sürdürememe için kullanılmaktadır; fiziksel, yorgun ve bitkin bireyler için kullanılmamalıdır. Son çalışmalara göre, hipersomniadan sorumlu en yaygın durumlar, uyku bozuklukları merkezlerinde tüm gece kaydı yapılarak değerlendirilen uyku apnesi ve narkolepsidir. Parasomnia; uyku sırasında aniden ortaya çıkan veya uyku uyanıklılık eşiğinde oluşan alışılmadık ve istenmeyen durumdur. Uyku-Uyanıklılık Düzeni Bozukluğu; uykunun istenilen sirkadiyen periyotdan sapmasını içerir. Yaygın semptom, hastaların istediği zamanda uyuyamaması ve başka bir dönemde uyumasıdır. Pratikte başlangıç yakınması sıklıkla insomnia veya somnolanstır.

Yaygın Gelişimsel Bozukluk

Genellikle nedeni bilinmeyen nörolojik rahatsızlıklardan oluşan büyük bir gelişimsel bozukluklar grubudur. Dili kullanma ve anlama yetisi, toplumsal beceriler, dikkat, algı, gerçeklik testi, hareket yeteneği gibi ruhsal işlevlerin çoğunda ağır kötüleşmeler ve çarpıtmalar içeren ve çocukluğun erken dönemlerinde kendini hissettiren bu rahatsızlıklar arasında otistik bozukluk, Rett bozukluğu, Dezintegratif bozukluk ve Asperger bozukluğu bulunur. Bu tür rahatsızlığı olanlar ayrıca sıklıkla uyarıcılara olağandışı yollardan tepki verir, sürüp giden sterotipik etkinliklere kendini kaptırır ve çevresinde veya gündelik rutinlerinde değişikliğe direnir.


















































2 yorum:

  1. Çok faydalı oldu, genel kültür ve meslek hedefimde değişimi sağladı. Psikiyatrist olmak ilgi çekici gelmeye başladı.

    YanıtlaSil